Kalp
Ritmik kasılmalarıyla kan dolaşımını sağlayan, dolaşım sisteminin temel organı. “Yürek” ve “gönül” olarak da bilinir. Görevinin öneminden dolayı, canlı varlıkların hayat merkezi olarak kabul edilir. Lügatte, “değiştirmek, çevirmek veya değişmek, çevrilmek” mânâlarına kullanılır. Arapça gramer kâidesi olarak kalp, (vav) veya (yâ) harflerinin (elif) harfine çevrilerek okunmasına denir. İnsan ve hayvan vücûdunun bir parçası olan kalp, kulakçık ve karıncık adı verilen, kanın toplandığı odacıklar ihtivâ eder. Balıklarda kalp iki odacıklıdır. Yüreklerinde kirli kan bulunur. Karıncıktan bir aortla çıkan kan, temizlenmek için solungaçlara gider. Buradan temiz olarak vücûda dağılır. Kurbağalarda üç bölmelidir. Üstte iki kulakçık, altta bir karıncık bulunur. Temiz ve kirli kan karıncıkta karışır. Vücutlarında karışık kan dolaşır. Sürüngenlerde de kalp üç gözlüdür. Karıncıkta yarım bir perde bulunmasına rağmen vücutlarında kısmen de olsa karışık kan dolaşır.
Kuş ve memelilerde kalp dört bölmelidir. Üstte iki kulakçık (atriyum), altta iki karıncık (ventrikulus) mevcuttur. Her insanın kalbi, kendi yumruğu büyüklüğünde olup, yumurta veya çam kozalağı şeklindedir. Göğüs boşluğunda, sol akciğerde bulunan oyuk kısma yerleşmiştir. Sol memenin altında ve iki parmak aşağısında bulunur. Elimizi sol memenin altına koyduğumuzda yüreğin atışını duyabiliriz. Adına “gönül” denilen kalp başkadır. İnsandaki “Kalb-i hakîkî” budur. Yüreğe de “kalb-i sanevberi” denir. Kalb-i sanevberi veya yürek: Miyokard denilen özel bir çizgili kastan, bunu örten perikard adlı bir yürek dış zarı ve endokard adlı bir yürek iç zarından meydana gelmiştir.
Sağ kulakçıkla sağ karıncık arasında üç parçalı bir kapakçık bulunur. Yukarı doğru kapanan, aşağı doğru açılan bu kapakçığa üçlü kapakçık (triküspit) denir. Sağ karıncıktan, küçük dolaşım için akciğer atardamarı çıkar. Sol kulakçıkla sol karıncık arasında da ikili kapakçık (mitral) mevcuttur. Sol karıncıktan da aort çıkar. Yürekten çıkan aort ve akciğer atardamarlarının çıkış yerlerinde yarım ay şeklinde üç parçadan yapılmış sigma kapakçıkları bulunur. Bunlarla beraber yürekte toplam olarak dört kapakçık bulunmaktadır. Kapakçıkların tek yönlü açılması, kanın tek yönde ilerlemesini sağladığı gibi, geri dönüşünü de engeller. Aortun çıkış yerinde, sigma kapakçıklarının üstündeki kısımdan iki küçük atardamar ayrılır. Bunlara yüreği besleyen koronorler adı verilir. Biri yüreğin ön yüzünü diğeri arka yüzünü besler.
İnsandaki ve hayvandaki canlılığın menbaı, kaynağı kalptir. Buradan çıkan kan, damarlar vâsıtasıyla bütün vücuda dağılır. Böylece vücut hareket, canlılık kazanır. Çalışması durunca, hayat biter, ölür. Vücut fabrikasının çalışma merkezi kalptir. Yâni yürektir. Kalbin tekallüsü (kasılması), yumruk sıkmak gibi, basit bir sıkışma olmayıp, kanın hareketi istikâmetinde giderek kalbin ucunda nihâyetlenen bir titreşim dalgası şeklindedir. Böyle bir kasılma dalgası yarım saniye devam edip, saniyenin altıda biri kadar süren bir aralıkla tekrar eder. Bu tekrarlar kalp faaliyetinin nizam ve ahengidir. Kalbimiz günde yüz bin defa çarpıp, yüz bin defa, bir saniyenin altıda biri kadar zaman istirahat eder.
Yâni, günde beş saate yakın dinlenir. Demek ki, ortalama bir insan ömrü altmış sene kabul edilirse, böyle bir insanın kalbi, on iki sene kadar istirahatte kalır. Kalp her çarpışında 100 cm3 kan çekerek, günde damarlara 10.000 litre kan gönderir. Buna göre kalp, her darbesinde, bir kilo ağırlığı yarım metreye kaldıracak kadar iş yapmaktadır ki, bir insan, kendi kalbinin kuvveti ile işlemekte olan bir asansörle, bir saatte, yerden bir apartmanın beşinci katına çıkabilecektir. Yâni insan kalbi 1/375 beygir kuvvetinde bir motordur. Parmağımızı, bileğin iç yüzünün alt kısmına bastırdığımızda nabız atışını duyarız. Nabız atması, bize kalbin çarpmasını gösterir.
Nabzın dakikadaki adedi vücûdun kan ihtiyacına tâbidir. Bu sebeple nabız kuşlarda, dakikada ortalama 200, insanda 75, atta 35, filde 25’tir. Birkaç aylık çocuk kalbi büyük insanın iki misli çarpar. Nabız adedi, sıcak havada azalır. Kalp, bir otomobil gibi olmayıp, bir elektron motoru gibidir. Kanda erimiş tuzlardan biri olan potasyum atomu radyoaktiftir. Bir insanda otuz gram potasyum olup, hergün bir milyar elektron neşreder. Kalbin giriş kapısında bir sinir makinesi vardır. Bu makina, tıpkı bayram yerlerinde çocukların atış tecrübelerinde mermi hedefe isâbet edince, hedef olan cisimde hareket meydana geldiği gibi, bir elektron isabeti ile, kalbi harekete getirir.
Kalbten çıkan kan, damarlarla vücudun her tarafına dağılır. Bu damarlar çok sağlamdır. Kalbe bağlı aort (epher) damarı, yirmi atmosfer basınca mukâvemet eder.Lokomotifler, 10-16 atmosferlik buhar tazyiki ile işlediğinden, yanmaktan korunabildiği takdirde bu damarlarla lokomotif boruları yapılabilecektir. Damarlar, kalpten uzaklaştıkça dallara ayrılır, yâni incelir. En ince damarlara kapiller denir. Kapiller bir kıldan elli defâ daha incedir. İğne kalınlığındaki bir et parçasında bin kapiller vardır. Bir insanda elli kilo adale bulunduğuna göre, kapiller adedi kolay hesaplanabilir. Her kapiller, ortalama yarım milimetre uzunluğundadır. İnsandaki bütün kapiller ucuca konursa, dünyâyı dört defa saracak bir boru elde edilir. Herbirinin ağız genişliği yanyana getirilirse 60.000 m2 bir yüzey meydana gelir.
Halbuki en büyük olan epher (aort) damarının ağız genişliği beş santimetre karedir. Epherden ve bütün kapillerden aynı zamanda geçen kan miktarı eşittir. Zira, epherdeki kan birkaç metre süratle aktığı hâlde, etrafta sürat azalarak kapillerde hemen hemen sıfır olur. Kan, yarım milimetre uzunluğundaki kapillerden bir saniyede geçer. Bu saniye içinde gaz alış-verişi olup, geri döner. Kan, kalp içinden 1,5 saniyede geçmekte, 5-7 saniyede ciğerleri, 8 saniyede dimağı, 18 saniyede elleri, ayakları dolaşmaktadır.Yâni bir kan hücresi, yirmi dört saatte, üç bin defa kalpten vücûda gönderilmektedir. İş esnâsında veya ateşli hastalıklarda kalbin çarpma kuvveti azalınca, kan sürati iki misline kadar artar. Kalb-i hakîkî veya gönül: Bu kalp, yâni gönül, sâdece insanda bulunur.
Yürek denilen bir parça ette bulunan nurdan bir kuvvettir. Yürek, kalb-i hakîkînin yâni gönlün yuvası gibidir. Yürekte bulunan nurdan kuvvete “kalb-i hakîkî” denir. Hakîkî kalp, Rabbânî, ruhânî bir latife olup, cisim olan kalp, yâni yürek ile bağlılığı vardır. Bu latife insanın hakikatıdır. İnsanda Rabbini tanıyan, îmân edip, ibâdet yapmaktan zevk duyan odur. Allahü teâlâya muhatab olan odur. İnsanın kalbi nazargâh-ı ilâhîdir. Îmân etmek veya inkar etmek kalple olur. Kalp, yâni gönül, mahlukların en üstünü en şereflisidir. Kalp, insanın özü, hülâsasıdır. İnsanda bulunan her şeyi kendinde topladığı için çok kıymetlidir. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Bu sebeple mümin olsun, âsi olsun hiç kimsenin kalbini incitmemelidir. Zîrâ Allahü teâlâyı en çok inciten , küfürden sonra, kalp kırmak gelir.
Kalp Hastalıkları: Yürek denilen kalp, çok hassas bir organdır. Küçük bir hastalıktan zarar görür. Yüreği besleyen koroner damarların bir pıhtıyla tıkanması hâlinde “kalp enfarktüsü” denen çok tehlikeli bir hastalık ortaya çıkar. Bu rahatsızlıktan dolayı kalp kası yeterli derecede beslenemediğinden zamanla bozulur. Bunun sonucunda göğüste şiddetli ağrılar duyulur. Buna “göğüs anjini” denir. Göğüs anjini, kalp enfarktüsü sonucudur. Şiddetli kalp enfarktüsleri öldürücüdür. Halk arasında kalp enfarktüsü, “kalp yetmezliği” olarak da bilinir. Sağ ve sol kulakçıklar arasındaki perde üzerinde çukurca bir nokta bulunur.
Bu nokta, bebek ana karnındayken delik hâlinde olur. Bebek doğmadan önce bu delik kapanır. Nâdir durumlarda delik kapanmaz. Çocuk, kulakçık perdesi delik olarak doğar. Bu durumda, sağ kulakçıkta bulunan kirli kanla sol kulakçıktaki temiz kan karışır. Bu tip hastaların rengi mavimtrak görünür. Bunun için bu hastalığa “mavi hastalık” adı verilir. Bu hastalıkların tabipleri, tıp doktorlarıdır. Tıp ilminde, bu hastalığı tedâvi etmek için birçok usûller ve âletler geliştirilmiş ve geliştirilmektedir. Gönül denilen mânevî kalp de böyledir. Bâzı âfetlere uğramakla zarar görür ve helak olur.Kalbin bozulmasına sebeb olan bu âfetlerin en tehlikelisi dinsiz olmak, îmândan ayrılmaktır.
Küfür, îmânsız olmak, kalp hastalıklarının en kötüsüdür. Bu hastalığın ilâcı, Allahü teâlâya inanmak ve Muhammed aleyhisselâmın peygamberliğini tasdik etmektir. Bundan başka câhillik, kızgınlık (gazap), kin, haset (kıskanma, çekememezlik), hırs, tamah, kibir (büyüklenmek) gibi kötü huylar da kalp hastalıklarındandır. Böyle olan kalp hastalığının tabipleri de, Allah adamı olan hakîkî İslâm âlimleri ve velîlerdir. İlâcı da, bu âlimlerin İslâmiyeti anlatan, öğreten sözleri ve yazılarıdır. Kalp hastalıklardan temizlenip iyi olunca, beden iyi işler yapar. Kalp bozuk olunca, bütün uzuvlar, organlar hep kötü iş yapar. Hadîs-i şerîfte; “O (kalp) iyi olunca, bütün beden iyi olur. O bozuk olursa, bütün beden bozuk olur.” buyruldu.
0 Yorum:
Yorum Gönder