Arkeolojinin Tarihi

Arkelojinin ortaya çikisi geçtigimiz yüz yilda yani 19. Y.Y.'de olmustur. Daha önceleri insanlar geçmis ile ilgili bilgileri antik tarihçilerden ögreniyorlardi. Fakat verilen bilgiler çok eskiye uzanmamaktaydi. Bunun yanisira kutsal kitaplarda bir takim efsanevi tarihi bilgiler vermekteydi(özellikle tevrat). Ilk eski eserlere ilgi ve arkeolojinin bir disiplin olarak orataya çikmasi 15. ve 16. Y.Y. 'lara rastlar. Bunun nedeni Rönesans hümanistlerinin antik çag sanat yapitlarina yönelmeleriydi.

Gene 15. ve 16 Yüzyillarda Italya'da papalar, kardinaller ve soylular eski yapitlari toplamaya ve yeni yeni antik sanat ürünlerinin bulunmasi için yapilan kazilara mali destek saglamaya basladilar. Bu sirada Kuzey Avrupa'da da antik kültürlere benzer biçimde ilgilenen kisiler ortaya çikti, onlarda Italya'daki koleksiyonculara özenip eski yaptlari toplamaya giristiler. Böylece tarihte ilk kez eski yapit koleysiyonculugu basladi.

Yunan ve Roma sanatina ilginin giderek artmasi ve 18. Yüzyilda Italya'da Pompei ve Hercalaneneum adli iki Roma kentinin kazilmasi arkeolojinin gelismesinde önemli rol oynadi. J.J. Winckelmann, bu kazilar üzerinde yazdigi yazilarla ve hazirladigi degerli tas koleksiyonu kataloguyla arkeloji alaninda çalisan ilk bilim adami oldu. Bundan sonra klasik arkeloji, bir dizi arkelogun çalismalariyla daha saglam bir temel üzerine oturmaya basladi.

Öbür taraftan Napeleon 1789'daki Misir seferinde birlikte getirdigi bilginlere ülkedeki antik kalintilari belgeleme olanagi verdi. Böylelekle misir arkeolojisinin ilk adimlari atildi ve bu belgeler Description de L'Egypte (1808-25;Misir'in Tanimi) adli yaptta yayimlandi. Bu siralarda artik arkeoloji bir bilim olarak kabul göremeye basladi. Bu bilgilere dayanarak Jean François Champallion HIyeroglifleri yani eski Misir yazisini çözdü. Bundan sonra bilginlerin Misirlilardan kalma sayisiz yazili belgeyi okumalari Misir arkeolojisinin en büyük asamasini olusturdu. Daha sonra çesitli bilim adamlarinin Misir'in çesitli bölgelerinde yaptiklari kazilar sonucu Misir Arkeolojisi çok daha saglam bir temel üzerine oturdu. Eserlerin birikmesi sonucunda yavas yavas arkeoloji müzeleri açildi ve eserler buralarda toplanmaya basladi.

Bu sirada Mezopotamya'da hazine ve sanat yapiti bulma tutkusuyla höyükler gelisigüzel kazilmaya baslandi. 1840'da bu düzensiz kazilarin yerini daha sistemli kazilar almaya basladi. 1846'da Henry Creswicke Rawlinson Mezopotamya çivi yazsini çözmeyi basardi. 19. yüzyilin sonlarina dogru yapilan sistemli bir kaziyla, Mezopotamya'da Babiller ve Asurlulardan önce yasamis ve daha önce bilinmeyen Sümerlerin varligi saptandi. Sümer uygarligina iliskin en ilginç kazi Sir Leonard Wooley tarafindan 1926'da Ur'da yapildi ve Ur kral mezarlari gün isigina çikarildi.

Bu dönemde Osmanli Imparatorlugu'nun topraklari önem kazanmaya basladi. Anadolu'da kültür birikimi o kadar fazlaydiki bati ve güney kiyilari adeta açik hava müzesi niteligindeydi. Osmanli Imparatorlugu'nun arkeolojiye karsi duyarsizligi yabanci bilim adamlari ve mezar soygunculari için büyük bir firsat olusturmustur ve diger devletler Osmanli Topraklari üzerinde izinli kazilar yapmaya baslamislardir. Osmanli'da bu yagma 1900'lü yillara kadar devam etti. Bu sirada Osmanli'da eski eserleri korumaya yönelik Asar- Atika kanunu(1874) kabul edildi. Ancak bu Anadolu'daki yagmayi daha da arttirdi çünkü bu yasaya göre yabanci bir bilim adami kazi yapmak isterse saraya basvurmak zorunda ancak söyle bir sart var: Çikan eserlein üçte biri Osmanli Imparatorlugu'nun, üçte biri çikaranin ve üçte biri toprak sahibinin olacak sekilde.

Bu böyle bir süre devam etti. Bu sirada Fethi Ahmet Pasa önderliginde ilk arkeoloji müzesi Abdül Mecit zamaninda kuruldu(1846) ve bu müzeye eserler toplanmaya baslandi. 1874 yilinda eserlerin toplanmasi için bir arkeoloji okulu gündeme geldi 1875 yilinda okulun kurulmasi için kanun çikti.Bu okulun adi Asar-i Atika mektebi. Kurulus amaci kazi yapabilen ve eski eserleri taniyan bilim adamlari yetistirmekti. Ancak çesitli etkenlerle bu proje hayata geçirlemedi

Ancak 19. Yüzyilin sonlarina dogru Osmanli arkeolojiye daha bilinçli yaklasmaya basladi. Osman Hamdi Bey adinda kültürlü, bilime ve özellikle arkeolojiye merakli bir memur 1877 yilinda müze komisyonuna seçildi. Osman Hamdi Bey müzenin basina getirildi ve yeni bir müze kurulmasini istedi. Sonunda bir arkeoloji müzesi yapilmasini sagladi ve tüm kazilara denetleyici olarak gitti. 2. Asar-i Atika'nin(1884) çikarilmasini sagladi. Buna göre osmanli topraklarin da kazi yapma hakki sadece Osmanliya ve çikan eserler yine sadece Osamanli Imparatorlugu'na ait olacakti (Türk arkeoloji Osman Hamdi Bey öncesi ve Osman Hamdi Bey sonrasi diye ikiye ayrilmaktadir).

Osmanlinin son zamanlarinda devletin her alaninda oldugu gibi arkeolojide de çok kötü bir tablo vardi. Casuslar arkeolog adi altinda arastirma yapiyorlardi. Osmanlinin yikilmasiyla her alanda oldugu gibi Anadoluda'da arkeoloji için yeni bir safha basladi. Cumhuriyetin ilk yillarinda yurt disina arkeoloji egitimi görmesi için insanlar yollanmaya baslandi. Ilk kazi Atatürk önderliginde Ahlatlibel'de baslatildi.

1935 yilinda yine Atatürk önderliginde.Alacahöyük kazilari baslatilidi.
Daha sonra Dil ve Tarih Cografya Fakültesi'nin ve arkeoloji bölümünün açilmasiyla çok çesitli bilim adamlari yetisti ve çok çesitli yerlerde kazilar yapilmaya baslandi.

Bunlar arasinda Kültepe, Bergama, Mirina, Asos , Zincirli, Halikarnasos, Efes'i örnek olarak gösterebiliriz.

0 Yorum:

Hakkında Bilgi - Teknoloji Hakkında Bilgi, Sağlık Hakkında Bilgi, Eğitim Hakkında Bilgi,Kültür Hakkında Bilgi, Sanat Hakkında Bilgi, Din Hakkında Bilgi, Türkiye Hakkında Bilgi, Yaşam Hakkında Bilgi, Bilim Hakkında Bilgi ve Hakkında Bilgi aradığınız birçok şeyi bulabileceğiniz blog sitesi..